Hilafet Nasıl Kaldırıldı?
Hilafet Nasıl Kaldırıldı..?
Mustafa Kemal Paşa, İzmir iktisad kongresine katılmak için, önce İzmit’e, buradan başlayarak ta İzmir’e vasıl oluncaya kadar yol boyunca birçok dini hissiyat ile meşbû beyanatta bulunmuş ve bu arada Zağanos Paşa Camiinde Cuma namazını edâdan ve şehidlerin ruhuna ithafen okunan mevlid-i şerifi dinledikten sonra minbere çıkarak, meşhur hutbesini irad eyler. (Herkesin bildiği gibi, Paşa bu hutbede dindar bir Müslüman gibi konuşmuş, hilafeti göklere çıkarmıştır*)
Fakat bu hutbenin iradından sadece birkaç gün sonra İzmir’de “İktisad Kongresi”nin açılış konuşmasında bu sözlere tezad teşkil edecek sözler söylemiştir. (Yavuz Sultan Selim, Fatih Sultan Mehmed, Kanuni Sultan Süleyman başta olmak üzere tüm Osmanlı Padişahlarına hakaretler yağdırmıştır. Millet için, Fatihlerin arkasından “serserilik etmiş ” demiştir*)
Peki ama, birkaç gün içindeki bu değişikliğin sebebi neydi? Kısaca söylemek gerekirse Hahambaşı Hayim Naum Efendi’nin Lord Gürzon’un direktiflerini hâmilen (taşıyarak) İzmir’e gelip Mustafa Kemal Paşa’ya “Hilafeti’i ortadan kaldırmadığı takdirde sulh olmayacağı”nı bildirmesiydi.
Esasen o sırada konferans bu sebeple kesintiye uğramış bulunuyordu. Halbuki Mustafa Kemal Paşa, saltanatın ilgası sırasında Meclis’te Hilafeti göklere çıkaran konuşması ve diğer tavırlarından da açıkça belli olduğu üzere, kendisi “halife” olmak istiyordu. Bunun mümkün olmayacağını görerek İzmir İktisad kongresinde böylece geriye adım atmış oluyordu. (Bu mesela hakkında Kadir Mısıroğlu’nun “Lozan Zafer mi Hezimet mi? adlı eserinin 3. cildinde ve “Geçmiş ve Geleceği ile Hilafet” adlı eserinde yeteri kadar tafsilat vardır*)
Kısaca söylemek gerekirse, sulha kavuşmak için Hilafeti feda etmek gerektiği ortaya çıkmış oluyordu.
Lakin bu iş nasıl yapılabilirdi? I. TBMMnin hilafeti lağvetmesi hayal bile edilemezdi. Bunun için müteakip Mart ayı sonlarında Ali Şükrü Bey cinayeti vesile ittihaz olunarak Müdafa-i Hukuk grubunca Meclis feshedilip yeni bir seçim kararı alında.
Nisan başında “Halk Fırkası”nı kuran M.Kemal Paşa namzetleri de bizzat tayin ederek-adeta sekreterya mahiyetinde olmak üzere- ikinci devre TBMMni tamamen kendi arzusuna muvafık bir surette teşekkül ettirdi. Henüz harcayamadığı Kazım Karabekir, Rauf Orbay vs. gibi müstakbel muhaliflerine rağmen artık istediği her şeyi yapabilecek duruma geldi.
Ancak umumi efkar, henüz Onun “İslam karşıtı” fikirlerini kabule pek müsaid olmadığından, Hilafetin ilgası teklifi Meclise “Urfa Mebusu Şeyh Saffet Efendi(1) ve elli üç arkadaşının teklifi” olarak sevk edilmiştir. Müdafaası da eski usul-i fıkıh müderrisi Seyyid Bey’e(2) yaptırıldı. Bunun manası, millet karşı yapılan işin İslâm’a mugayir olmadığı yolunda bir telmih ve telkinden başka birşey değildi.
Ayrıca Seyyid Bey’in Hilfafet aleyhindeki konuşması kitap halinde basılarak bol bol her tarafa dağıtılmıştı ki, bu tavır da halkı “hoca” ve “şeyh” ünvanlı insanlar vasıtasıyla yapıla işin “İslamın özüne aykırı olmadığı” yönünde ikna gayretinin delilidir.
Eklediklerim: [Mücahit İhvan]
(1) Şeyh Saffet Efendinin nasıl bozuk bir insan olduğunu anlamak için, Hüseyin Vassaf’ın Sefine-i Evliya adı eserinin 142. sayfasına bakılabilir.
(2) Seyyid Bey, şarapçı kişiliğini görmek için Hüseyin Cahid Yalçın’ın “Yedigün” dergisindeki “Tanıdıklarım” isimli yazılarına bakılabilir.
(Kadir Mısırıoğulu’nun Tarihten Günümüze tahrif Hareketleri isimli eserinin 491-496ıncı sayfalarından iktibasla hazırlanmıştır)
Alıntıdır...
Yorumlar
Yorum Gönder